|
||||||||
![]() |
BEYİN KIVRIMLARINDA YEŞİLÇAM… | |||||||
Hasan Uğur Epirden | ||||||||
epirden@hotmail.com | ||||||||
19 Mart 1914’te Şehzadebaşı’nda “Milli Sinema” adı altında açılan ilk Türk sinemasıyla başlayan sinema tarihimiz bugünlere çeşitli evrelerle gelmiş bulunmakta. KÖYDEKİ YABANCIDAN SAHADAKİ OYUNCUYA...1978-79 Yıllarında TVF Başkanlığı yapmış baba Özcan Mutlugil ile yeni Başkan oğul Özkan Mutlugil arasında dilek tuttum... KÖYDEKİ YABANCIDAN, SAHADAKİ OYUNCUYA… Sonunda olanlar oldu, kendisine pek çok güvenen “Birinci tekil şahıs”, namı diğer “Tek Adam” sadece yerle bir olmakla kalmadı, hakkında tüm söylediklerimin doğruluğu altında 100-81 ile ezildi, tam19 oy farkıyla hezimete uğradı… Seçimdir, kazanan da olacak, kaybeden de… Ama Allah kimseye böyle hüsran yaşatmasın ?… Ancak bazı kayıplar bazen camiaları için birer hayırdır, kurtuluştur… Koltuklar geçicidir, sadece ısıtmakla görev yapılmaz ?... Bunu defalarca anlatmaya çalıştım… Maalesef bir kulaktan girdi, diğerinden çıkıp, kayıplara (!) karıştı… Son aylarda ve özellikle son günlerde yoğunlaşan görüş ve eleştirilerimle ilgilenmeyen, hatta dalga geçme gafletinde bulunan sayın Karabıyık saltanatının işte hazin sonu da bana ve benim gibi onu uyaranları dikkate almamakla hazırlandı… Yanına “Tay tay” başta olmak üzere kadrolu basın destekçilerini alan Başkan hepimize bulutlar üzerinden kaşlarını çattı… Neler dediklerimi, neleri anlatmak istediklerimi işine gelmediği için daima anlamazdan gelen, Padişah havalarında arzı endam eden Başkan, gerçekleri gören ve ısrarla kensisini doğrulara davet eden bazılarımız hariç daima uzman hatipliği ile sözle, görsel ve yazılı sihirli meziyetleriyle (!) karşısındakileri hipnoz altına aldı… Ben ve benim gibilerin kabahati, tüm camiayı bu tehlikeli hipnozdan kurtarmaya çalışmamızdı… “Başarılı olduk !...” diyebilirim… Ama keşke bu başarımızı vurgularken sayın Başkanın altından sandalyesini çekerek değil, bilakis onun olması gereken değişimini sağlayabilmiş olsaydık ?... O da kazanıp, kazandırmaya, bizler de ona saygı duymaya, sevmeye terfi edebilseydik ?... Tam kadro… Başladığı gün olduğu gibi ?... ÇOK KISA OLAĞAN GENEL KURUL İZLENİMLERİM… Olağan Genel Kurul salonuna giren sanki Başkan Erol Ünal Karabıyık değil, İstanbul’a giren Fatih Sultan Mehmet’ti… Yürüyüşü, “Dünyaları ben yarattım !...” havalarındaydı… Yadırgamadım ?... Zira daha önceki yürüyüşü ve sözleri de sanki “Voleybol benle başladı, benden önce voleybol yoktu ?...” idi… Ya salondan çıkarken ?... Valla inanmayacaksınız ama üzüldüm ?... “Söz vermiştik… Yaptık !...” tekrarlı vurucu sandığı o iğrenç sunumu geri tepti… Hatta salonda gülüşmelere yol açtı… Kendinden pek emin duruşu, çok iyi bir hatip oluşu, TVF çatısını “Seçim Ofisi” olarak kullanışı, CEV Başkanı kadim (!) dostu André Meyer’i saflarına dahil ederek, katkı beklentisi sadece yönetimdeki yol arkadaşlarını değil, kurullardaki sözde görev yapanları, emekçi personelini kullanışı işe yaramadı… Çünkü insanların saygısını, sevgisini çoktan yitirmişti… En yanı başındakilerin bile kendisinden uzaklaştıklarını göremeyecek kadar ayakları yerden kesilmiş durumdaydı… UFAK DETAYLAR… Bilerek yapıldığı kuşkusundan arınmaya çalıştım ama vurgulamadan geçemeyeceğim… Sandıkların arkasındaki oy kabinlerinin tepesinde otel kameraları vardı… Bizim M. Korhan Gün’ün dikkatinden kaçmadı… Bu kamera kayıtlarında hangi delegenin kime oy verdiği çok rahatlıkla saptanabilecek şekilde konuşlandırılmıştı veya tesadüfen (?) o şekilde konuşlandırılan kameraların altına kurulmuştu kabinler ?... Seçim sonrası ilginç şeyler yaşadım… Karabıyık grubundan, tersine dönen şemsiyenin altında kalan bazı kazazedeler (!) anında en şirin (!) masklarını kuşanarak, bukalemun cinsinin özelliklerini sergilemeye başladılar ?... Hiç şaşırmadım… Bana Karabıyık grubundan, anında Başkanları için demedik laf bırakmayanlar da oldu… Bir kurul üyesi de yenilir yutulur olmayan şeyler fısıldadı kulağıma… Doğruluk derecesini araştıracağım… Kendisiyle konuşacağım… Ama eğer doğru çıkarsa ?... Ben gene de Başkana, verdiği mesaiden ve kazandırdığı eserlerden dolayı teşekkür ediyorum… Seçim taktiği olarak kullanmış olsa da, düşük oranda gerçek payını taşıdığına inandığım ideali gerçek oldu… Artık ailesiyle, işiyle daha yakından ilgilenecek… Bu kadar yorulmayacak… En önemlisi benden, yazılarımdan, eleştirilerimden de kurtulmuş oluyor ?... Hem de 2050’ye kadar ?... Ama ya ben ?... Onsuz ne yapacağım ?... Bundan sonra nasıl malzeme bulacağım, ne yazacağım ?... Ya diğer arkadaşlarım ?... Çok zorlanacağız, çoook !... Şimdi onu daha yakından tanıma zamanı… Kendisinden 35 voleybol yaşı daha büyük olan bir ağabeyi olarak voleybola olan sevdasının tam doğruluğunu öğrenmeyi çok arzu ediyorum… Kendisinden dışarıdan, voleybola katkılarını bekliyorum ?... Bakalım maçlara gelecek, ailemiz içindeki yerini koruyabilecek mi ?... Yoksa… Voleybola sevgisinin göstermelik olduğunu, esas amacının “Liderlik” olduğu, bunun içinde gözüne hedef olarak Voleybol Federasyonu Başkanlığını kestirdiği konusunda şüphelerimiz olacak ?... Bize cevabı zaman verecek ?... Öyle ya, koca ticarethanesini kenara bırakıp, fazla veya yeterince ilgilenecek zamanı bilerek ıskalayan Başkan ancak çok büyük bir voleybol sevdalısı olmalı ?... Bu sevda 9-10 yılda nasıl oluştu valla ben değil, mantığım soruyor ?... İşte, köydeki yabancıdan sahadaki oyuncuya kadar uzanan masalın hazin öyküsünün son durak haritası... 03.10.2012 /Aktarım anında bu yazı 500 kez okunmuştur |
||||||||
Etiketler: yazi |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.