|
||||||||
![]() |
DÜŞÜNDÜRÜCÜ KONULAR... | |||||||
Hasan Uğur Epirden | ||||||||
epirden@hotmail.com | ||||||||
“Sizler, yani yeni Türkiye nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir…” M. K. ATATÜRK SAFFET ÖZBAY’I YİTİRDİK… Eczacıbaşı’nın efsane idarecisi Saffet Özbay da maalesef aramızdan ayrıldı… Başımız sağ olsun !... Mekanı cennet olsun… Son zamanlarda, özellikle Federasyonumuzdaki kan ve anlayış değişikliği sonrası bazı hazımsız rumuzlu kişiler, yazılarıma malzeme olan beyefendiler (!) şahsıma yazılarımdan ötürü abuk sabuk eleştirilerini sıklaştırdılar… Onlara önce, onların anlamak istediklerinden değil, sadece kendi yazdıklarımdan sorumluluk hissettiğimi vurgulamak istiyorum… Karı koca her sabah kahvaltı yaparlarken, kadın kocasına yandaki komşu kadının astığı çamaşırların ne kadar kirli olduğundan söz eder dururmuş… DÜŞÜNDÜRÜCÜ KONULAR… DEMEK Kİ, CEZANIN DA ŞEKER GİBİSİ OLUYORMUŞ ?... Öncelikle tekrar vurgulamak istiyorum, ne Halkbank ile, ne de Spor Kulübüyle bir alıp veremediğim olamaz !... Benim tüm eleştirilerim, sporcusuna, seyircisine, kısaca topluma örnek olması gerekirken, bunun tam tersini yaparak sportif kirlilik yaratan, sporun erdemi “Fair Play”i ayaklar altına alan, sonrasında bir özrü bile ailemize çok gören pişkin kişilere… Yapılan onca aykırılık sonunda Federasyonumuz Ceza Kurulu Halkbanklı 3 sorumluya, TV kameraları ve tüm seyircilerin gözleri önünde yaptıkları çirkinliklere karşın şeker tadında cezalar vererek geçiştirdi… Oysa, “Ceza Talimatı” 58. maddesi der ki, “Yarışma öncesinde, sırasında veya sonrasında görevli hakem, gözlemci, temsilci, saha komiseri ve Federasyon mensuplarına söven veya fiilen veya söz ile hakarette bulunanlar bir aydan bir yıla kadar yarışmalardan men veya o kadar süre ile hak mahrumiyeti ve/veya 10.000.-TL’ye kadar para cezası ile cezalandırılırlar. Bu hareketler protokol tribününde yapılırsa verilecek ceza bir misli artırılır." Madde 59 ise, “Yarışma öncesinde, sırasında veya sonrasında görevli hakem, gözlemci, temsilci, saha komiseri ve Federasyon mensuplarına fiilen tecavüze yeltenen kişi üç aydan bir yıla kadar yarışmalardan men veya o kadar süre hak mahrumiyeti ve/veya 20.000.-TL’ye kadar para cezası ile cezalandırılır. Teşebbüs birden fazla kişi tarafından birlikte yapılırsa her birine verilecek ceza bir misli artırılır. Müessir fiil işlemek suretiyle tecavüz eden kişi bir yıldan üç yıla kadar yarışmalardan men veya o kadar süre ile hak mahrumiyeti ve/veya 15.000.-TL’ye kadar para cezası ile cezalandırılır. Müessir fiil ile tecavüz birden fazla kişi tarafından birlikte işlenirse her birine verilecek ceza bir misli artırılır. Bu suçlar protokol tribününde işlenirse verilecek ceza bir misli artırılır." Bu “Şeker Cezalar” ilerde çok daha vahim sözlü ve fiili tacizlere davetiye çıkarmakla kalmamakta, aynı zamanda da görevlerini sevda tutkusunda yapan hakemlerin de işlerini, prestijlerini, hatta can güvenliklerini riske atmaktadır… Duyarlı ama öfkeli bir okuyucumun sorduğu soruya cevap bulamadım ?... Umarım içinizde bulanlarınız ve bana fısıldayanlarınız olur ?... “Bu saldırı TVF Başkanı veya As başkanına yapılsa bu ceza mı verilirdi ?.. Veya o kulüp başkanı ile hala kol kola geziyor olur muydunuz ?...” Dahası var, “Bip”liyorum !... CEVABIYLA BULUŞAMAYAN SORU… Dr. Deniz Arslan… Tıp doktoru… Ama bir voleybol aşığı… Amatör bir ruhla antrenörlük yapıyor… Geçlere sporu, voleybolu sevdiriyor, klasik bir deyişle, gençleri kötü alışkanlıklarından arındırıp veya karşı koruyup, cebinden fedakarlık yaparak ciddi zaman harcıyor… Geçen yazımda bana yazdığı serzeniş dolu satırlarını sizlerle paylaşmıştım… Federasyondan yazılı açıklama bekledim, lütfetmediler (!)… Belli çok üzülmüş, dahası kırılmış, tekrar benimle paylaşma inceliğinde bulundu… Konuyu ben de daha fazla merak eder oluverdim açıkçası… Federasyonumuz eminim bu kez duyarlılık gösterip, onu, beni ve bir çok kişiyi konuya ilişkin bilgilendirecektir… Sizleri Dr. Deniz Arslan’ın 2. mektubuyla baş başa bırakıp, aşağıdaki paragrafa kadar aranızdan çekiliyorum… “Saygıdeğer Hocam, Takımım ve kulübüm adına Amatör Voleybola verdiğiniz karşılıksız destek nedeniyle çok teşekkür ediyoruz. Sesimizi duydunuz, yayınladınız. Sizlere sağlıklı ve uzun bir ömür diliyorum. 2012-2013 SEZONU BÜYÜKLER DEPLASMANLI BÖLGESEL VOLEYBOL LİGİ FİNAL( ERKEK-BAYAN) TALİMATI 1.Bayanlarda ve erkeklerde 22 grup 1.ve 2.leri 44 takım ile Grup 3.lerinden toplam 4 takım daha( en iyi puan,en fazla galibiyet, set ve sayı averaja göre) toplam 48 takım finale kalmıştır. denilmiş olmasına rağmen en çok puana sahip iki takım “play off”a alınmamıştır. Sözün bittiği yer… Temennim böylesine başarı sağlamış, kendi olanaksızlıklarına ve güçlüklerine karşın 3. Ligde ayakta kalmayı başarmış bir takımın kapanmaması ?... Amaç voleybolu kitlelere yaymak, takım adedini yukarılara çekmek olmalı ?... Varoşların tam içinde olsa bile ?... Konunun takipçisi olmaya devam edeceğim !... UYGULAMA GÜZEL AMA RİSKLİ… Haber olarak yayınladığımız bir konunun tekrar altını çizmek istiyorum… En son Fenerbahçe-Vakıfbank Play-Off yarı final maçında, Burhan Felek Voleybol Salonu nun skorboardunda canlı yayın, tekrarlarla seyirciye yansıtıldı… FIVB’nin ve CEV in maçlarda asla izin vermediği bu görüntüler yüzünden, tüm taraftarlar pozisyon tekrarlarını izlemekte, zaman zaman da hakemleri kararları konusunda protesto etmekte, baskı uygulamaktalar… Bu hakemlerimizi zor durumda biırakmaktadır… “Şahin Gözü”ne “Evet” ama bu şekilde bir uygulamaya, dışarıdan güzel ve renkli gözükse de taşıdığı riskler açısından “Hayır” diyorum… ÇANAKKALE’DE NELER OLUYOR ?... Çanakkale’den çok düşündürücü bir mektup aldım… Mektubun sahibi TVF tarafından atanan yeni Voleybol İl Temsilcisi Tahsin Öden… Yazdığı şeyler yenilir, yutulur cinsten şeyler değildi… Kendisini tanımam, karşılaşmamız, konuşmamız yoktur… Bu yüzden sıkı bir araştırma içine girdim… Bazı Hakem arkadaşların, basın mensuplarının ve velilerin de doğruladığı konular sonrası o mektubu aynen sizlerle paylaşma gereğini duydum… Federasyonumuzun dikkatini ekiyor, geniş kapsamlı bir soruşturmaya davet ediyorum… “Sayın Epirden Hocam, Aralık 2012 de Çanakkale İl Temsilcisi olarak Federasyonumuzca göreve atandım. Bu göreve atanma isteği başvurunun son iki gününde karar verdim ve evrakları tamamladım bu zaman içinde hiçbir kişiye ve kuruluşa gidip her hangi bir şey söylemedim. Atamam gerçekleşince İl Müdürü Nüammer Beyle görüşmek için çalıştığım kurumumdan üç gün yıllık izin alıp yanına gittim 17 yıldan beri kulüplerin çeşitli bölümlerinde ve 8 yılda kulüp başkanlığı yaptığımı insanları tanımak için de onlarla çalışınca karar verilmesi gerektiğini, yumurtayı sallarsınız bozuk mu diye kavunu koklarsınız tatlı mı diye yalnız insanlarla çalışmadan onlar hakkında hüküm veremezsiniz dedim oda bana hocam ben sizinle çalışmak istemiyorum bu şahsınızla ilgili değil federasyon bana sormadan iş yaptı ben federasyonu protesto etmek için bu tavrı takındım dedi ama ben yılmadım hakem arkadaşları toplantıya çağırıp il hakem kurulunu seçimi yapmak için hepsine mesaj attım. İlk toplantıya 12 hakem arkadaş geldi çoğunluk sağlanmadı diğer tarihte federasyon talimatlarını arkadaşlara hatırlatıp msn gönderince tüm arkadaşlar toplantıya gelip seçimlerimizi yaptık onlara ben bu işi para için yapmadığımı tüm gelen ücretlerin spor kulüplerine harcayacağımı istenildiği anda şahsıma yatan ücretlerin harcama faturalarını herkesin görebileceğini açıkladım. Görevlendirmelerde daha çok üniversite öğrencilerine görev vermeye onların daha çok ücrete ihtiyacı olacağını düşünüp tüm maçlara kendi arabam ile onları taşıyıp hiçbirisinden de ücret almadım buda benim katkım olsun dedim ama bu aşamada eski il temsilcisi Zafer Irmak halen telefonumda kayıtlı hakaret edici mesajlar atmaya devam etti, bu olay bir buçuk ay kadar devam etti. Okul maçlarını başlatıp elli civarında takımlarla maçları sonuçlandırdık. Bunu hazmedemediler Zafer bey tüm faal kulüplere telefonlar ederek liglere katılmamalarını bu işi sekiz yıldır yaptığını onlara maddi ve manevi yardım yaptığını ve yapmaya da devam edeceğini telefon ve bilhassa giderek belirtmeye başladı ben ligleri kurmaya oda kurdurmamaya devam ettiği gibi dışarıdan ilimize gelen tüm hakem ve gözlemcilere gelmeden önce telefon ederek onları yemeklere davet etmeye gelince her birine kapalı bir zarf verdiğini benden tüm gelenleri uzaklaştırmaya her gelene de benim en kısa sürüde görevden alınacağımı onların istediği kişiyi göreve getirebileceğin herkese söylemeye başladı takım çıkaracağım diyen kulüpleri bu sene çıkarmayın diye hem il spor müdürü hem kendisi baskı yaptı. Federasyonca voleybola oyuncu kazandırmak için para alan Erem Tomruk bile hiçbir takım çıkarmadı bir önceki yılda beş takımı olduğu halde. Ankara da yapılan 1999-2000 doğumlu sporcuların seminerine gidince oradaki arkadaşlara ne yapmam gerektiğini sorup onlardan bilgi aldım onlar da bana yol gösterdiler kulüplerin A,B,C takımları olabileceğini dört den az olunca federasyonun yardım yapmadığını hem arkadaşlardan hem de Federasyon yetkilisi (1104) dahili numarası olan recep beyden bilgi aldım oda bana iki takım bile olsa oynat çocukların hevesleri kırılmasın kendi imkanları ile gelirler dedi bende takımlardan onay alıp il tertip kurulu kararı çıkararak maçları başlatmak istedim. Kulüplere kendi cebimden kırk tane top aldım. Bir kulüp temsilcisi dört takım çıkaracağını beyan edip on tane topu benden aldı arkasında eşi İl Gençlik Müdürlüğünde çalıştığı için müdür beyin baskısından takım çıkarmaktan vazgeçti. Toplarda yanına kar kaldı. Eski İl tertip kurulu defterlerini, ve İl Hakem Kurulu defterlerini bana inceleme amaçlı bile vermediler boş yeni bir defter verip bunu kullanmam gerektiğini yarım defterlerin şube müdürü emrine göre verilmeyeceğini sekreterler beyan ettiler. Küçük ,Yıldız kız ve erkek Büyük kızlar fikstürünü oluşturup İl Müdürlüğüne verince de bunları oynatmak için sahanın olmadığını saha bulmamım benim görevim olduğunu söyleyip saha aramaya başlattılar. Tüm okul salonlarını teker teker dolaştım en son Çanakkale Belediye Sporun antrenman salonunu tanzim ederek hakem sandalyesi bayrak sayı levhaları tanzim edip maçları oynattım bu onlara fazla geldi bu sefer kız kardeşime İzmir de böbrek nakli yapılırken boş olan defterleri acil olarak bölgeye getirmem gerektiği yoksa tüm maçların iptal olacağını telefon ile bildirip kardeşimi İzmir de bırakıp on günlük iznin olduğu halde geriye dönmek zorunda kaldım. Her seferin de görevden alındığımı bu hafta olmazsa bir dahaki haftaya yeni İl hakem Kurulu toplantısı yapılacağını hakem arkadaşlara söylemeye Parti başkanlarına beni şikayet etmeye milletvekillerine beni kötülemeye başladılar hatta Çanakkale Belediye Spor yönetiminde olan TÜSAT başkanı Salih bey beni yanına çağırıp federasyon çok baskı altında kalmış görevini bırak sen çok Atatürkçü gelmişsin senin uçak paranı ben vereyim federasyon sana başka bir görev versin ikimiz Ankara ya gidip gelelim yeni görevini kendin seç diye baskı yapmaya başladı halbuki benim kızım o takımın dört yıllık oyuncusu ve halen alt yapının beş yıllık antrenörü benim bu işe girmemi kızıma baskı yaparak Salih bey kabul ettirmişti. Bendede kusura bakmasınlar hiç geri adım yoktur. Tüm bu zorluklarla maçları bitirdim bu zaman da recep bey maçları geç bıraktınız Çanakkale takımlarını bu sene liglere alamayız dedi. Hem söz verdiler maçları başlattılar maçları bitirince de yok deyip tüm çocukların hocaları göz yaşlarına boğdular. Tüm imkanlarımızla federasyon desteksiz maçlara gelelim dediler kabul olmadı. Ben İl Temsilcisi olduğumdan dolayı İl Müdürü yıllardan beri Çanakkale ye gruplar geldiği halde bu sene hiçbir voleybol grubunu kabul etmeyerek Çanakkale esnafına da en büyük darbeyi vurdu. Tüm gözyaşlarını ilgili kimselere yolluyorum. Bir yıl çalışmanın emeğini desten dershaneden kalarak bu çocuklara böyle ceza verilmez hadi biz mücadele ediyoruz ama ya bu çocuklar başarılarının karşılığını alamadığı gibi tüm düş dünyaları da yıkılmış oldu yazık Zafer Irmaklara Yazık İl Müdürüne bu kadar mı menfaatleriniz vardı. Ama alışmışlar deveyi hamutunla yemeye bakanlıkça gelecek müfettişlere de en ayrıntılı bilgilerin verileceğini benim yerime devamlı söylenen isimin Adli makamlarca hangi suçların olduğunu tüm kamuoyuyla paylaşacağım. Bu zorluklara rağmen ben bir okul müdürüyüm otuz kişilik voleybol kız grubumla ve üç çalıştırıcımla dimdik ayaktayız. Saygılarımla. Tahsin Öden” İşte böyle… Adı geçenler cevap haklarını aynen kullanabilirler… ROMANYA KONUĞUMUZDU… Romenlerin ünlü plaj voleybolu antrenörü Razvan Ifrim George Catalin’in Balkan ve Avrupa Şampiyonalarına hazırladığı genç çift Prioteasa Lilishor - Simina Cartis, EPİRDEN BEACH VOLLEY, VOLEYBOLX.COM, LION CLUB ENERGY DRINK ve CAAN SPORTS’un davetlisi olarak İstanbul’a geldi ve Burhan Felek Kapalı Plaj Voleybolu Salonunda takımlarımızla 7 maç oynadı… 08.04.2013 - Hande Üresin – Eda Gizem Uyar / Prioteasa Lilishor – Simina Cartis 2-1 Razvan Ifrim George Catalin, maçların kendileri için çok faydalı olduğunu ifade etti ve bizleri rövanş maçları için Romanya’ya davet etti… PLAJ VOLEYBOLUNDA FEDERASYONDAN BÜYÜK ATILIM… TVF Plaj Voleybolunda yaz boyunca tam 8 açık turnuva düzenleyeceğini açıkladı… Böbürlenmek istemiyorum ama, EPİRDEN BEACH VOLLEY’de, geride bıraktığımız 20 yılda, konaklamalarını, iaşelerini, yolluklarını karşılayamadığımız tek bir takım olmamıştır… Turnuvalarımız binlerce kişiye oynanmıştır… Hiçbir turnuvamız 3-5 takımla (!) oynanmamıştır… En az katılım, üzüntümüze sebebiyet veren turnuvalarda 12 takımla olmuş ve oynanmıştır… TARİH ÇAKIŞTIRMA BECERİSİ… Organizasyonlarda en fazla dikkat edilmesi gereken nokta tarih tespitidir… KAR BEYAZI FORMALAR… ARAMIZDAN EBEDİYETE UĞURLADIKLARIMIZ… FOTOĞRAF TARİH KOKUYOR… BENCE BÜYÜTÜLÜP, BURHAN FELEK MABEDİNE ASILACAKLARDAN, NE DERSİNİZ ?... Saint Michel Lisesi… (1971) Marmara Koleji… Fenerbahçe Lisesi maçı öncesi, takım kaptanı olarak seremonide, rakip takım kaptanına başarılar dilemeğe gidiyorum… DENİZ İZGİ YAZDI… Hasan Epirden tam kırk yıllık dostum... Sevgili Deniz ; Bu sözü Mine Çakıroğlu yazmış, yorum kısmına… Ben çok özel bir şey yapmıyorum… Akşam asıl muhasebeci, lavabonun üstündeki ayna… Aysın Önen beni rüyasında görmüş… Aysın ölmemi istemiyor… Laf lafı açıyor… ‘Norm’da kaldık… Ve toparlayalım… Yaptığım iş, çok n… ‘Önce İnsan’ demeyeceksin… Kumanyanı hazırlayıp, onlar kendi yemeklerini yerkenm, Deniz İZGİ UNUTULMAZ ESERLERDEN… Söz : Turhan Oğuzbaş Beste : Avni Anıl Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul’un… (İspanyol Meyhanesi…) FUNDA Arar’ın muhteşem sesi ve yorumuyla… Üstat 1992’deki şiir resitalimde “İspanyol Meyhanesi” şiirini okurken… İSPANYOL MEYHANESİ Sevgili TURHAN OĞUZBAŞ anısına... İçinde dinmeyen özlem duyguları, yüreğinde tarifi zor kıpırdanmalar vardı... Sanki yeryüzündeki tüm ızdırap kıvılcımları vücudunu kare kare işgal etmişler, beyninin kıvrımlarında mahsur kalmışlardı... O artık yoktu yanında... Belki de hiç gelmeyecekti ... Birlikte kadeh kaldıramayacaklar, sesini işitemeyecek, ellerini tutamayacak, ona yaşam veren kırmızı kor dudaklar mazinin derin külleri altında bir rüya misali yok olacak, bulutlar üzerindeki iksirli serüven yarım kalacaktı... Pardösüsünü giydi... kendini dışarı attı... Karanlıklar kuşattı her yanını... Islak parke taşları sanki o gece kasvet adımlarını zor taşıyordu... Haksız da değildi genç adam... O nu çok beklemişti... Ve sonunda olanlar olmuş, O nu bekleme gücünü yitirivermişti... Sokakları kırbaç gibi kamçılayan karayel rüzgarı, çiseleyen sulu kar ona işlemiyordu... Yakalarını biraz daha kaldırdı ve önüne çıkan ilk meyhaneye daldı... O gece İstanbul un tüm meyhanelerini dolaşmaya kararlıydı... O nu kadehlerdeki dudak izlerinden bulmayı düşlüyordu... Hoş... İçtiği her kadeh onu biraz daha yokluk ve sonsuzluk batağına saplıyordu... Ve o bundan zevk alıyordu... O nsuz hayatın ve yaşamanın ne önemi vardı ki !.. Akvaryumlu meyhanede bir ara balıklara sordu O nu... Canı kıyasıya sarhoş olmak istiyordu... Yokluğu bir karanlık gibiydi içinde, ağır ve dayanılmaz... İspanyol meyhanesinde tahta masalara yazdı O nun adını... Sonra üzerine şarap döküp, çok çok öptü... Şarap O nun dudakları kadar vefasız değildi... İspanyol meyhanesinde toprak kadehlerden içti ellerini yudum yudum... Önceleri bir serinlik kapladı yüreğini, kanını... iliklerine kadar üşüdüğünü hissetti... Sonrasında ise bir orman yangınında eridi dudakları... Ve tüm sokaklarında İstanbul un...sabaha dek O nu aradı durdu... Ne yana baksa hala karanlıktı... Oysa güzel kadınlar vardı masasında... kendilerinden emin, ince ve uzun parmaklı beyaz kadınlar... Şarap bir yerde o kadınlar gibiydi... İçtikçe başı dönüyordu...O an bütün meyhanelerde kadehler O nun için yıldızlara uzanıyordu... Bir gitar alacakaranlıkta ilk serenadı O nun için yapıyordu Madrit te... Madrit te şarap renkli horozlar ötüyordu... O nu görür gibi oluyordu... Boğazına bir şeyler düğümleniyordu... Üşüyordu... Yorgundu üstelik... Soğuktu İspanyol meyhanesi... Loştu... Ve o an bütün meyhanelerinde İstanbul un... sevenler sar-hoş-tu... İspanyol meyhanesinde ne şömine vardı, ne beyaz halılar... Ama içtiği her kadehe O nun kokusu sinmişti... Başı dönüyordu... İstanbul u yıkmak geçiyordu içinden... Çaresizliğin böyle korkunç olduğunu hiç böyle bilmezdi... Bir garson, haline bakıp, anladı yıkılmış olduğunu... Canı yeşil şarap istedi..."Yok" dediler... Sonra O nun gözleri aklına geldi... Oturup bir tahta tabureye, ağladı... İspanyol meyhanesinde kadehlerce O nu yaşadı... En güzeli O nu sevmekmiş meğer... ölesiye... delice... korkunç... Fırınlarda O nu aramakmış "ekmek" diye... O nu beklemekmiş meğer, en güzel ölümü bekleyen hastalara inat... Eski bir meyhane şarkısını hatırladı ve mırıldandı... Sonra O nun yemyeşil gözlerini düşünüp, kadehlerce yeşil yeşil yandı... Biliyordu... Bir gün O da gelecekti İspanyol meyhanesine... Bir gün O da çılgın gibi sarhoş olacaktı... Sevdikleri şarkıları söyleyecekti... İşte o an Yeşilköy e bin güneş doğacaktı şarapsı gecelerinden... Yanında kadınlar varmış... inceymiş... beyazmış... güzelmiş üstelik... O yoktu ya ?... Ellerini tutamıyordu ya ?... Şarabı O nunla aynı kadehten içemiyordu ya ?... Vız gelirdi dünya !... Yorgundu... Bitkindi... "Beni unut artık" diye mırıldandı... "Söyle garsonlara...Beni kırılmış bir kadeh gibi bıraksınlar !.." diye ekledi... Adları O günden beri o tahta masada kaldı... Doğruldu... Sendeleyerek kapıya yürüdü... Yere dökülmüş şaraplara güneş doğuyordu... Hala O nu unutamamıştı... MANTIKSIZ BİR HAKSIZLIK MI ?... Geçenlerde İzmir’den öfke ve sitem yüklü bir mektup aldım… Federasyonumuza pas ettim, geri dönme lütfunda bulunan olmadı… Bu sorulara cevap vermesi gereken onlar ?... Noktası, virgülüne dokunmadan paylaşmayı uygun buldum…
Op.Dr.Deniz Bengin Arslan BU NE BİÇİM MİLLİ FORMA ?... Çek Cumhuriyeti´nde gerçekleşecek Bayanlar U20 Dünya Şampiyonası hazırlıkları için Çek Cumhuriyeti ne giden Genç Bayan Milli Takımımız, Çek Cumhuriyeti Milli Takımı ile hazırlık maçları oynadı… PLAJ VOLEYBOLUNDA YANLIŞLAR ÇOK !... Federasyonumuz göreve başlarken, plaj voleybolunda çok iddialı vaatlerde bulundu… Halen organizasyonlarda strateji hataları gözlemliyorum… Şimdi şu soruma Federasyonumuzdan cevap bekliyorum… Ankara’da turnuva yapılıyor, Volley Hotel’de yer yok !... Yanı başındaki Öğretmenevinde yer yok !... Çevre otellerinde yer yok !... Federasyonun büyük organizatörüne (!) ulaşıldığında, “Bana ne ?...” diyebiliyor ?... Lisans ve katılım ücreti dahil tüm şartları yerine getirilmiş bir takıma, bilgi edinmek için sordukları bir soru sonrası fütursuzca azarlayabiliyor, daha da ileri giderek “Üstünüzü çizerim !...” diye tehdit etme cüretini kendisinde bulabiliyor ?... Şimdilik burada el frenimi çekiyorum… NİCE YILLARA TSYD… TSYD 50. yaşını çok görkemli bir geceyle kutladı… 50 YILIN OTUZUNDA İMZASI VAR… Cengiz Tokgöz… 16.04.2013 / Aktarım anında 1200 kez okunmuştur |
||||||||
Etiketler: yazi |
|